amatör çizer

Posts Tagged ‘chp

Topbaş, Kılıçdaroğlu’nu ikiye katladı!

leave a comment »

Genar tarafından yapılan araştırmaya göre, AK Parti ve CHP’nin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerindeki oy oranı bakın nasıl oldu…

Genar Araştırma şirketi tarafından İstanbul’un tüm ilçelerinde yapılan ankette göre AK Parti’nin adayı Kadir Topbaş’ın, CHP’nin adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na yüzde yüz fark attığı ortaya çıktı.

Araştırmaya katılanların yüzde 53.5’i Kadir Topbaş’a oy vereceğini belirtirken, Kılıçdaroğlu’na oy vereceklerini söyleyenlerin oranı ise yüzde 26.9’da kaldı. Araştırmada “29 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için hangi partiye oy vereceksiniz” sorusu soruldu. Katılımcıların yüzde 49.5’i AK Parti, yüzde, 28’i CHP, yüzde 7’si MHP, yüzde 6.1′ DTP, yüzde 3.2’si SP, yüzde 2.5’i Genç Parti, yüzde 1.2’si DP ve yüzde 2.5’i diğer cevabı verdi.

TOPBAŞ İKİYE KATLADI

Ankette katılımcılara adaylardan hangisine oy verecekleri de soruldu. “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için adı geçenlerden kime oy vereceksiniz” şeklindeki soruya katılımcıların yüzde 53.5’i Kadir Topbaş, yüzde 26.9’u Kemal Kılıçdaroğlu, yüzde 7.5 Alinur Velidedeoğlu cevabını verdi.

CHP’nin oyu ilçelerde arttı

Araştırmada katılımcılara ilçe belediye başkanlıkları için de sorular yöneltildi. “İlçe belediye başkanlıkları için hangi partiye oy vereceksiniz” şeklindeki soruya katılımcılar, yüzde 42.8 AK Parti, yüzde 30.6 CHP, yüzde 8.8 MHP, yüzde 5.8 SP, yüzde 5.1 DTP, yüzde 1.8 Genç Parti, yüzde 0.4 DP ve yüzde 4.7 diğer cevabı verdi. İstanbul’un tüm ilçelerinden deneklerin katıldığı araştırma, 11-13 Ocak tarihlerinde yapıldı. Araştırma yüz yüze görüşme tekniği ile 2235 kişi ele görüşülerek yapıldı.

Written by guncelolay

Ocak 28, 2009 at 1:10 pm

Kategorilenmemiş kategorisinde yayınlandı

Tagged with , , , ,

işte günün fotoğrafı

leave a comment »

habervaktim yine başarılı bir habere imza attı.mehmet ali birand kılıçdaroğlu na dili sürçerek(?) inşaallah kazanacağız demişti.işte günün fotoğrafı… Yazının devamını oku »

Written by guncelolay

Ocak 28, 2009 at 1:06 pm

eğlence kategorisinde yayınlandı

Tagged with , , , , ,

CHP’nin bahçesinde de kazı başlatıldı-MİZAH

leave a comment »

Ankara’da 6 ayrı yerde başlatılan Ergenekon kazıları sürerken ekipler CHP Genel Merkezinin bahçesinde de çalışma başlattılar. Yapılan kazılarda çıkan malzemeler polisi bile hayrete düşürdü.

Olay yerinde sadece Habervaktim Araştırma Ve Karıştırma Servisinden muhabirimiz Kazım Kazma vardı. Şimdi Kazma’ya bağlanıyor ve bahçeden neler çıktığını öğrenmeye çalışıyoruz;

“Ergenekon davası” kapsamında Ankara’da Gölbaşı, AK Parti Genel Merkezi’ne çok yakın olan Saklıbahçe, Bala, Mamak, Emek ve Beştepe’de başlatılan kazı çalışmalarında “en hakiki şok” bir gelişme daha yaşandı. Saklıbahçe’deki kazıyı bırakıp aniden bu bölgeye çok yakın olan Söğütözü’ndeki CHP Genel merkezine yönelen ekipler arka bahçeyi kazmaya başladılar. Yapılan kazılarda görenleri hayrete düşürecek tarih öncesinden kalma fosiller bulundu. Geçtiğimiz günlerde Çin’in doğusundaki Şandong eyaletinde bulunan dünyanın en büyük dinozor fosili alanından sonra bu alanın da Türkiye’nin en büyük fosil alanı olduğu belirtildi.

Kazılarda en çok dinozor ve kelaynak fosilleri bulunurken bölgeye getirilen uzman jeolog, arkeolog ve biyologlar “CHP’nin arka bahçesi”nde bulunan türlerin isimlerini şöyle açıkladı;

Baykalyum Denizus, Önderus Açıktelefonos, Sendikacıos Bayramaria Meralyum, Kelaynakus Dervişus Gündayium, Kelalakayum Birgenyum Keleşos, Komünistus Devrimciyum, Ateistsaurus Allahsızos, Sümerologus Muazzezos İlmiyes Çığyum, İlletus Cananus Arıtmanium, Ergenekonsaurus Doğu Perinçekus, Cuntacium İlhanos Selçuksaurus, Ressamus Bozuntuyus Bedrium Baykamos, Rektöryum Kemalium Alemdare, Tuncayus Özkanyum, Darbeciyum Velius Küçükos, Nursuzos Serterium, Gugukos Sabihyum Kanatsızsaurus, Yarsavus Kaçakos Eminağaoğlusaurus, Kenanes İhtilales Evrenyum, Fazılium Sayamiyrum ve Mustafaryum Özbekus Sendikaağasurus.

Rıfat Yörük/Habervaktim.com/Mizah

Written by guncelolay

Ocak 10, 2009 at 1:52 pm

Kategorilenmemiş kategorisinde yayınlandı

Tagged with , ,

Fırat’tan, Baykal’a gönderme

leave a comment »

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, AK Partinin kapatılacağını zannetmediğini belirterek, “Ama Sayın Baykal’a da sormak lazım. Biliyorsunuz avukatlığı tuttu, birilerinin avukatlığını yapıyor. Belki Anayasa Mahkemesinde de avukatlık yapacaktır AK Parti’ye karşı” diye konuştu.

Fırat, Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Eckart Cuntz’un, Avrupa Parlamentosu üyesi Cem Özdemir ve Almanya Federal Meclisi milletvekili Renate Künast’ın onuruna verdiği resepsiyonda gündeme ilişkin soruları yanıtladı. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın dün CHP grup toplantısında, Anayasa Mahkemesi’nin AK Parti’yi kapatacağını ima ettiği haberlerinin hatırlatılması ve kendisinin bu konudaki görüşünün sorulması üzerine Fırat, “Ben zannetmiyorum. Ama Sayın Baykal’a da sormak lazım. Biliyorsunuz avukatlığı tuttu, birilerinin avukatlığını yapıyor. Belki Anayasa Mahkemesi’nde de avukatlık yapacaktır AK Parti’ye karşı. Burada da savcılığa soyunmuştur belki. O bakımdan kulak vermekte fayda var” dedi. 

CHP Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın ”Ergenekon soruşturması kapsamındaki sanıklara ait el konulan bilgisayar kayıtlarının yasaya göre delil sayılmayabileceği” görüşünün hatırlatılması üzerine, “Benim anlayamadığım, birileri Ergenekon’u koruyabilmek için gerçekten çok çaba sarf ediyor. Bazen düşünüyorum, acaba Ergenekon ile bir ilgileri mi var diye, korkuları mı var diye. Korkmaya gerek yok” diyen Fırat, “Kimi kastettiniz?” sorusunu ise şöyle yanıtladı: 
 
“Ben kimseyi kastetmedim. Kim çok ilgi gösteriyorsa veya korumanın içine giriyorsa. İddianameye çok az kaldı. Bilebildiğim kadarıyla 2 bin-2 bin 500 sayfa olduğu söylenen bir iddianame ve bu iddianamenin ekinde 2 milyonun üstünde belge var. Sonuca yaklaştıkça seste yükselmeye başladı. Acaba birileri bir şeyden çok mu korkuyor diye, aklıma hep o geliyor. Ha benim bir korkum yok onu da söyleyeyim” 
 
Fırat, CHP liderini mi kastettiğinin sorulması üzerine, “Vekaletini alıp almadığını bilmiyorum ama vekâlet almadan avukatlık olmaz. Müdafilik vardır ceza yasasında. Vekalet alana kadar müdafiliği devam ediyor. Orada bir yanlış terim kullandı. Çünkü vekalet aldığını zannetmiyorum. O ekibin müdafi olabilir. İnşallah onlar vekalet verir, avukatlığa devam eder. Ama avukat olabilmesi için milletvekilliğinden istifa etmesi gerekli. Avukatlık kanununa göre gerekiyor” diye konuştu. 
 
“İstifa etmesini mi öneriyorsunuz” sorusuna da Fırat, “Vallahi ondan zengin olmuştu. Epey kalabalık bir şey müvekkil grubu, epey çıkabilir oradan. Önermiyorum kendisi kabullendi onu” yanıtını verdi.

Written by guncelolay

Temmuz 10, 2008 at 8:14 am

Hain saldırı için tek kelime etmedi

with 2 comments

CHP lideri Baykal İstanbul’daki hain saldırıda şehit olan polislerimiz için tek kelime bahsetmezken yine Ergenekon’un avukatlığını yaptı.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, İzmir’in Karşıyaka ilçesinde parti üye kayıt törenine katılarak bir konuşma yaptı.

Karşıyaka Kapalı Spor Salonu’nda 2 bin kişinin CHP’ye katıldığı törende alkışlarla karşılanan Baykal, hükümeti ve Ergenekon operasyonlarını eleştirmeye devam etti. Baykal, İstanbul’da ABD konsolosluğuna yapılan saldırıya ise hiç değinmedi.

Baykal, hükümetin Eregenekon operasyonlarına verdiği desteği eleştirerek şunları söyledi;

“Bu iyi bir gidiş değil. Bu nedenle 2 bin İzmirli ‘ben de CHP’li olacağım’ diyor. Çıkış yolu bu. İktidarda bulunanlar bunun böyle gidemeyeceğini anladılar. Onun için şimdi ortalığı karıştırma teşebbüsü içindeler. Din-siyaset, hukuk-siyaset ilişkisini bozma girişimleri var. Ellerindeki imkânları sonuna kadar kullanıyorlar. Tüm güçleri ile harekete geçtiler. Türkiye’de bir korku panik ortamı yaratmaya çalışıyorlar.

Başbakan bu kavganın en önünde. Adliyeyi bu amaçlara yönlendirmeye çalışıyor. Davanın ne zaman açılacağını, iddianamenin ne zaman yazılacağını Başbakan’dan dinliyoruz. Ben de ‘sen savcı mısın’ dedim. O da buna alındı. Sen ‘avukat mısın’ dedi. Ben de diyorum ki ‘evet ben mazlumların, ezilenlerin avukatıyım.’ Adamı örgütün kasası diye içeri aldılar. 11 ay sonra ölüsünü tahliye ettiler. Bunun hesabını sormayacak mıyız?

12 Eylül döneminde bile böyle bir olay olmadı. ‘Mafya ve çeteye savaş açtık’ diyorlar. Kim o mafya? Kim o çete? Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en kritik noktalarında yıllarca görev yapmış insanlar mı? Sen çeteyi mafyayı kendi çevrende ara. Temiz eller kim sen kimsin? Sabredin sakın teslim olmayın. Bu yıldırma girişimlerine boyun eğmeyin! Bir zamanlar İzmir’i istiyoruz dediler. İzmir’i kimden ve kimin adına istiyorsun? İzmir’i kimin adına alacaksın? O dizlerinin dibinde oturduğun Hikmetyar adına mı alacaksın. İzmir Türkiye’nin, demokrasinin kilididir.”

CİHAN

Written by guncelolay

Temmuz 9, 2008 at 6:45 pm

Rektörden skandal belge…

leave a comment »

Çukurova Üniversitesi Rektörü Akınoğlu, üniversiteyle ilişiği olmayan CHP milletvekilinin kullanması için bir doçentten odasını boşaltmasını resmi bir yazıyla istedi.
Rektör adayları YÖK ve Çankaya Köşkü’nden gelecek atama kararlarını beklerken, 225 oyla üniversitesinde birinci olan Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Rektörü Alper Akınoğlu’yla ilgili skandal bir belge ortaya çıktı.

Rektör Akınoğlu, üniversiteyle ilişiği olmayan CHP Adana Milletvekili Gaye Erbatur’un kullanması için Fen Edebiyat Fakültesi’ndeki bir doçentten odasını boşaltmasını resmi bir yazıyla istedi. Prof. Dr. Nevin Gaye Erbatur, ÇÜ ile ilişiğini kesip 3 Kasım 2002 genel seçimlerinde CHP’den Adana milletvekili olarak Meclis’e girdi. Erbatur’un öğretim üyesiyken kullandığı odasına Ağustos 2004’te Doç. Dr. İlyas Dehri yerleşti. Ancak rektör, aradan bir ay geçmeden, milletvekili Erbatur’a tahsis ettiği gerekçesiyle, odanın boşaltılmasını istedi.B.30.2.ÇKO.0.00.00.01-86-11211 sayılı ve Rektör Alper Akınoğlu imzalı yazı şöyle: “Fen Edebiyat Fakültesi Dekanlığı’na. Fakülteniz Kimya Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. İlyas Dehri tarafından yeni kullanılmaya başlanan odanın boşaltılarak önceden olduğu gibi eski haline çevrilmesini, bir ay önce yapılan yeni düzenlemenin ortadan kaldırılmasını ve üniversitemiz öğretim üyesi-milletvekili Prof. Dr. Gaye Erbatur’a tekrar tahsis edilmesi rektörlüğümüzce uygun görülmüştür. Gereğini bilgilerinize rica ederim.”

Halen CHP Adana milletvekili olan Gaye Erbatur, kendisinin o dönemde de milletvekili olduğunu ve rektörün böyle bir talepte bulunduğundan haberinin olmadığını söyledi. Üniversite ile ilişiğini kesip milletvekili seçildikten sonra 2003 yazında odasını boşalttığını ifade eden Erbatur, “Bu 1 yıllık süreçte dönemin rektörü Yalçın Kekeç’in ricası üzerine, odamda sadece bir eşya olduğu için kapıda ismim durdu. Rektör Akınoğlu eski odamın bana verilmesi için yazı yazmışsa bundan benim haberim yok. Bundan bana ne.” dedi.

Rektör Alper Akınoğlu’nun özel kalem müdiresi ve basın ve halkla ilişkiler bürosu yetkilileri, “politikacı için doçente odanı boşalt” diyen yazı konusunu Akınoğlu’na aktaracaklarını söylemekle yetindi. Rektör, konuyla ilgili bir açıklama yapmadı. Yazıdan sonra Doç. İlyas Dehri’den odayı boşaltması istendi. Ancak Dehri, üniversiteyle ilgisi kalmayan bir politikacı için odayı boşaltmanın yanlış olduğunu belirterek kaldığı yeri boşaltmadı. Dehri direnince rektörlüğün yazılı talebi yerine getirilmemiş oldu.

Bugün

Written by guncelolay

Temmuz 9, 2008 at 2:13 pm

güncel kategorisinde yayınlandı

Tagged with , , , ,

CHP’nin sahtekarlığı Resmi Gazete’de

leave a comment »

Anayasa Mahkemesi’nin, CHP’nin 1998, 2004, 2005 ve 2006 yıllarına ait mali denetim kararları Resmi Gazete’de yayımlandı.

Anayasa Mahkemesi, CHP’nin 1998 yılına ait kesin hesap incelemesinde, posta işletmesi alındıları üzerinde yapılan tahrifat yoluyla gider gösterilen 35 milyar 386 milyon 533 bin 328 lira tutarındaki parti mal varlığının Hazine’ye gelir kaydedilmesine ve sorumlular hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.
    
Anayasa Mahkemesi’nin, CHP’nin 1998, 2004, 2005 ve 2006 yıllarına ait mali denetim kararları Resmi Gazete’de yayımlandı.
    
Yüksek Mahkeme, CHP Genel Merkezi ile il örgütlerinin 1998 yılı gelirlerinin; 2 trilyon 243 milyar 92 milyon 242 bin 977 lira, giderlerinin 2 trilyon 58 milyar 121 milyon 512 bin 483 lira ve 1999 yılına devreden nakit mevcudunun 184 milyar 970 milyon 730 bin 494 lira olduğunu, gelir toplamı ile gider ve nakit devir rakamlarının toplamının birbirine denk olduğunu belirledi.
    
2820 sayılı Yasa’nın 70. maddesinde; ”Bir siyasi partinin bütün giderleri, o siyasi parti tüzel kişiliği adına yapılır” hükmünün yer aldığı anımsatılan kararda, 21 Aralık 1998 tarih ve 527 numaralı yevmiye ile Erdem Elektronik Ltd. Şirketine, bir açıklama yapılmaksızın ve gerekçe gösterilmeksizin fatura aslı yerine, ilgili firma tarafından onaylanmamış fotokopisine dayanılarak 1 milyar 648 milyon 985 bin lira ödeme yapıldığının görüldüğü kaydedildi. 2820 sayılı Yasa’nın 70. maddesinde beş bin liraya kadar olan harcamaların makbuz veya fatura gibi bir belge ile tevsik edilmesi zorunlu olmadığı belirtildiğinden bu miktarı aşan harcamaların makbuz veya fatura gibi geçerli bir kanıtlayıcı belgeye dayanması gerektiği anımsatılan kararda, bu nedenle, bir gerekçe olmaksızın fatura fotokopisine dayanılarak kaydedilen giderin, Kanun’un öngördüğü anlamda belgeye dayandırılmış olduğunun kabul edilmediği bildirildi.
    
Kararda, seyahat harcamalarından parti adına yapıldığını gösteren bilgi ve belge bulunmayan 147 milyon 100 bin liralık kısmının, parti amaçlarına uygun ve parti tüzel kişiliği adına yapılmış bir harcama olarak kabul edilmediği belirtildi.
    
Parti görevlilerinin yurt dışı seyahatleri sırasında yaptıkları bahşiş ödemelerinin gider yazıldığının görüldüğü ifade edilen kararda, bu ödemeler belgesiz denilerek gider makbuzları ile yapılmış ve gider makbuzlarını da ödeme yapılan kişiler değil seyahati yapan Parti görevlilerinin imzaladığı belirtildi. Parti görevlilerince, bir hizmet karşılığı olmaksızın kişi ya da kuruluş elemanlarına gider makbuzları ile bahşiş adı altında ödeme yapılmasının, parti tüzel kişiliğinin faaliyet amacıyla bağdaşmadığı gibi bu ödemenin Parti tüzel kişiliği adına yapıldığının da kabul edilemeyeceği vurgulandı. Almanya, Hollanda, İtalya ve Belçika seyahatlerinde verilen 35 milyon 349 bin 800 lira tutarındaki bahşişin gider yazılamayacağı bildirildi.
    
Gecikmeli yatırılan vergiler ve elektrik bedelleri ile ilgili olarak ödenen gecikme zam ve faizlerinin de gider olarak yazıldığı ifade edilen kararda, parti görevlilerinin yükümlülüklerini zamanında yapmamalarından parti tüzel kişiliğinin sorumlu tutulamayacağını, bu ödemelerin kişisel sorumluluk kapsamında olduğu vurgulandı. Toplam 98 milyon 978 bin 528 liranın bu kapsama ödenen gecikme zammı olduğu girdiği belirlendi.

-”Telgraf alındıları üzerinde tahrifat”- 

Parti hesabına gider kaydedilen telgraf ücretlerine ait telgraf alındıları üzerinde tahrifat yapılarak, çekilen telgraflar karşılığı ödenmesi gereken tutardan daha fazla gider kaydedildiğinin görüldüğü belirtilen kararda, Posta İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nden alınan belgelere göre, tahrifat yoluyla arttırılmış tutarların gider yazıldığı ve bunun sonucunda toplam 33 milyar 456 milyon 120 bin liranın alınan hizmet karşılığı olmaksızın gerçek dışı gider kaydedildiğinin anlaşıldığına işaret edildi.
    
Yüksek Mahkeme, 2820 sayılı Yasa’nın 70. maddesine uygun olarak yapılmayan toplam 35 milyar 386 milyon 533 bin 328 lira gider karşılığı parti mal varlığının Hazine’ye gelir kaydedilmesine karar verdi.
    
Mahkeme, resmi belge niteliğindeki Posta İşletmesi alındıları üzerinde tahrifat yaparak Parti’yi zarara uğratan sorumlular hakkında Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulması gerektiği sonucuna da vardı.
    
İl örgütlerinin giderlerinin ise yasaya uygun olduğu belirlendi 
    
CHP’nin 1998 yılı kesin hesabının incelenmesi sonucunda; 2 trilyon 243 milyar 92 milyon 242 bin 977 lira geliri, 2 trilyon 22 milyar 734 milyon 979 bin 155 lira gideri ve 184 milyar 970 milyon 730 bin 494 lira nakit devrinin eldeki bilgi ve belgelere göre doğru, denk ve Siyasi Partiler Kanunu’na uygun olduğu belirlendi.

AA

 

Written by guncelolay

Temmuz 8, 2008 at 12:38 pm

güncel kategorisinde yayınlandı

Tagged with , , ,

Erdoğan’dan Baykal’a, ‘çete avukatı’ göndermesi

leave a comment »

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM’deki grup toplantısında önelli açıklamalarda bulundu. Baykal’a göndermelerde bulunan Erdoğan, “Biz çetelerin, mafyanın avukatı değiliz” dedi.

Erdoğan’ın konuşmasından önemli başlıklar şöyle:

Üç önemli kayıp verdik

“Bu haftaya milletimizin teveccühünü kazanmış üç değerli şahsiteyi kaybetmiş olmanın üzüntüsünü yaşayarak başlıyoruz. Hasan Doğan, Erdem Beyazıt ve Ersin Faralyalı’yı kaybettik. Üçünü de ayrı ayrı uğurladık. Üçüne de Allah’tan rahmet diliyorum. Merhum Erdem Beyazıt Türk şiirinin büyük ustalarından biri ve bu toprakların sesi olan biriydi. Fikir ve duygu dünyamızda derin izler bırakarak gitti. Kaleme aldığı bütün şiirlerde ülkemin tüm insanlarının nefesini, sesini görmek mümkün. O mısralar bu topraklarda yaşayan insana dairdi. İnsani acıları ve sevinçleri anlatırdı dizelerinde. Bizi biz yapan ne varsa o mısralarda karşımıza çıkar, içimize işler.”

Başbakan’ın Hasan Doğan üzüntüsü 

“Aynı duyguyu Merhum Hasan Doğan’ı izlerken de yaşadım. Daha iki hafta önce milli takımın kazandığı zafer karşısındaki coşkusu unutulmayacak. Hepimiz birlikte o coşkuyu yaşadık. Yüreklerimizi birleştiren görüntülerdi bunlar. Kısa bir süre önce göreve gelmesine rağmen ortaya koyduğu dinamizmle Türk futboluna yeniden itibar kazandırdı. Şüphesiz onun katkısı çok büyüktü. Milli takımımızın turnuva öncesinden başlayarak birlik ve beraberlik görüntüsünün ortaya çıkmasında hem de kazanma azminde büyük başarısı vardır. Bir kaç ay içinde bütün herkesin sevgi ve saygısını kazandı. Bu nedenle vefatı milletimizi de derinden etkiledi. Onun insani duruşunun bıraktığı boşluğu doldurmak kolay olmayacaktır. Ama doldurmak durumundayız. Yaptığımız görüşmelerle geleceğe yönelik ciddi projelere imzamızı koyalım ki gençliğimizi yanlış yönlere gitmekten kurtaralım, sporla daha fazla haşir neşir yapmaya karar verdik. BU bayrak devir teslim durumudur.”

Eski Bakan Faralyalı’yı da andı

“Millet olarak, Enerji Bakanlığı yapmış Sayın Faralyalı’yı da dün ebediyete uğurladık. Allahtan rahmet ve ailesine başsağlığı diliyorum. Hayatlarında olduğu gibi vefatlarında da bizi bir ve beraber tutan, ortak dünyamızın bir kere daha farkına vardık. Türkiye’nin bu günlerde o millet olma ruhunu bir kez daha düşünmeye ihtiyacı vardır. Bu ülkenin insanları arasındaki farklılıkların hiç de sanıldığı kadar büyük olmadığını ortaya koydu.”

İbret dersleri çıkarmamız gerekiyor: Ölüm en büyük nasihattir

“Buradan ibret dersleri çıkarmamız gerekiyor. Çünkü ölüm en büyük nasihattir. Ülkemizde bu mevcut değişim dinamiklerini kavramak ve problemleri anlamlandırmak bakımından hayati bir önem arzediyor. Yaşadığımız sıkıntıları anlayabilmek için bu değişim dinamiklerini iyi kavramamız gerekiyor. Yaşadığımız sancılar, toplumsal, siyasi ve ekonomik değişimin doğal bir sonucudur. Toplumdan gelen süreklilik içinde değişim talebinin içinde yeni bir safhaya doğru ilerliyoruz. Modernleşme talebini seslendirecek ve buna öncülük edecek bir orta sınıf gelişmemiştir. Türkiye bir tarım ekonomisine sahipti ve nüfusunun büyük bir çoğunluğu köylerde yaşamaktaydı.”

Hala eskinin geçerli olduğunu düşünüyorlar

“Buradaki mesele, zihniyet, bakış ve algılama meselesidir. Durumumuzu kavrayamama meselesidir. Bugün nüfusunun yüzde 70’i şehirlerde yaşayan bir Türkiye var. 50 yıllık sürece çok hızlı bir sosyo ekonomik değişimi sığdırdık. Üretimle, sanayiyle, piyasa ekonomisiyle tanıştık. Türkiye’nin dünya ile irtibatı son 5 yılda geçmişle mukayese edilemeyecek ölçüde arttı. Toplumun talep ve beklentileri genişledi ve zenginleşti. Siyaseti toplum üstü bir etkinlik olarak görenlerin anlayamadıkları şey de budur. Toplum özgürlük taleplerini yüksek sesle dile getiriyor. Onlar hala eskinin geçerli olduğunu düşünüyor. Ama toplum artık modernleşme sürecinin asli aktörüdür. Türkiye artık yukarıya doğru bir değişim yaşıyor. Toplumsal talep ve ihtiyaçlar değişimin rotasını belirlemektedir. Türkiye, dünyanın gereklerine uygun olarak bu rotada ilerlemektedir. Yeni siyaset kavramı, Türkiye’nin bu değişimine karşılık gelen gerçek bir siyaset tarzına işaret etmektedir. Bize göre siyaset millete tepeden bakan toplum üstü bir faaliyet alanı değildir. Aksine, toplum siyasetin sahibidir. Siyaset bunun dışında bir zeminde yürüyemez. Bu herkes için böyledir.”

Muhalefete de sorumluluklar düşüyor

“Siyasetin görevi toplumla birlikte toplumsal problemleri çözmelidir. Son zamanlarda özellikle parlamento çatısı altını yok farzetme gayretinde olanlar var. Bu fevkalade yanlış bir gidiştir. Yanlış bir anlayış tarzıdır. Kuvvetler Ayrılığı prensibine de terstir. Bizler kararlı gidişatımızı sürdürmek zorundayız. Bu çatı gücünü korumak zorundadır. Buraya elini kolunu sallaya sallaya gelinmez. 70 milyonun sesi olan milletvekilleri oraya gelir. Siyaseti toplumsal bağlarından kopararak toplum dışı bir iktidar isteyenler nafile bir gayretin içindedirler. Bu millet onları aşmıştır. Bu millet özgürlüklerin gölgelenmesini arzu etmiyor. Buna yönelik tarifler içine girenlere ‘durun kenarda’ diyor. Bizim işimiz krizlerden beslenmek değil, sorunları çözmek. Hukuki meşruiyeti sonuna kadar savunuyoruz. Bunu yapıyoruz ama muhalefetten de bunu bkliyoruz. Yakın tarihimiz bunun açık örnekleri ile doludur. Gayri meşru arayışlardan er yada geç kurtulmak zorundayız. Ortada böyle iddialar varsa bu konuda esas görev yargıya düşmektedir. Yürütmenin görevi yargıya maddi kolluk hizmeti vermektir. Siyasi irade bizim hükümetimizde mevcuttur. Muhalefete de sorumluluklar düşüyor. Kurumlarımızı korumak çok önemli.”

Muhalefet, eksik soruşturma varsa bunu eleştirsin

“Şu araştırılmasın, bu sorulmasın demek yerine hepimizin geleceği için eksik araştırmayı eleştiren bir muhalefet anlayışına ihtiyacımız var. Sorumlu olmamız gereken bir süreçten geçiyoruz. Muhalefet de görevini aynen bilmeli ve bunun gereğini yerine getirmeli. AK Parti demokrasiye bağlı, hukuka saygılı, önceliği insan ve Türkiye olan bir çizgide olmuştur. Demokratik siyasetimize asla gölge düşürmeyeceğiz. 70 milyonun hukukunu aynı önemli korumakta ısrar ediyoruz.”

Baykal’a ince gönderme: Biz çetelerin, mafyanın avukatı değiliz

“Bu ülkeyi seven, bu millete hizmet aşkını yüreğinde taşıyan herkesin ortak göreve ve sorumluluğu da budur. Geleceğin zorlu dünyasında bizi ayakta tutacak güç millettir. Farklı güncel gelişmelere dayalı söylemiyorum, biz çetelerin, mafyanın veya çetelerin avukatı değiliz. İtalyada temizeller olduğu zaman ülkemizde ne zaman bu adımlar atılacak diyenler şimdi neden rahatsız. Acaba Başbakanın bildiği bir şey mi var. Tabi ki bilmesi lazım. Hesap ona sorulacak. En az senin kadar  bilmesi lazım. Aklı selimin gereği Türkiye için doğru olanı yapmak lazım.”

Ekonomi’de AK Parti başarısı

“Ekonomide önemli gelişmeler oluyor ama bakıyoruz ki milletin gözünün içine baka baka yalan söylüyorlar. Rakamları saptırıyorlar. Biz hiç bir zaman bütün sorunları çözdük, meseleleri hallettikk iddiasında olmadık. Geçmişte hakim olan o tospembe tabloları çizme gayretinde olmadık. Çok şükür bu sözlerimizin arkasında hep durduk. 5 buçuk yılda ortaya konan performans gösteriyor bunu. Bu büyüme oranı ile yine bize ait olan bir rekoru devirdik. Tam 25 çeyrek üst üste büyüme hızını yakaladık. Türkiye’nin GSYİH’nı 230 milyar dolardan devraldık ve bugün 659 milyar dolara yükseldi. 2008’in sonunda bu rakamın üzerine çıkacağız. Bunlar iktidarımızın kararlılığının bir sonucudur. İstişareye dayalı adımlarımızın bir sonucudur. Milletimizle aynı yöne bakmanın bir sonucudur. Türkiye’nin uzun zamandır ihtiyaç duyduğu istikrarın bir sonucudur. Bu olumlu gelişmeler sadece birer başlangıç. Çok daha ilerisini göreceğiz endişeniz olmasın. Türkiye o eski istikrarsızlık atmosferine dönmesin, yeniden yoksullaşmasın. Yoksulluk, yasaklar, yolsuzluklar. Bunların önüne geçeceğiz dedik ve bu üç y bizim dönemimizde en büyük darbeyi yemiştir ve en zayıf noktasına gelmiştir. Tarihimizin en iyi seviyelirini yakaladık ama bugünkünden çok daha ileri seviyelere ulaşmamız gerekiyor. Her şeyde daha ileride olmamız gerekiyor. Biz gereksiz tartışmalara girmiyoruz. Moralsizlik üreten siyaset tarzına asla prim vermiyoruz. Türkiye ve dünyayı adım adım dolaşıyoruz.”

Bari milletin sevincini gölgelemeyin

“5 buçuk yılda ihracatımız üç kattan fazla artış göstermiştir. Ama bunu görmek istemeyenler var. Türkiye’nin potansiyeli yeni yeni ortaya çıkmaya başladı. Biz istiyoruz ki ankara, muhalefet, ana muhalefet bunu konuşsun. Biz istiyoruz di 124 milyar dolar ihracak az desinler. Ama bunu yapmıyorlar. Böyle bir gayretle milletin karşısına çıkıyorlar, mışlı mişli konuşuyorlar. Bu milletin heyecanını gölgeleme. İstiyoruz ki, daha ileri seviyeleri hedeflesinler, bunları konuşsunlar, bize yol göstersinler. Allah aşkına bir gün bir yol gösterici ifadeleri olmuş mu? Şunu yaparsanız şu olur dediğini hiç duydunuz mu? Duyamazsınız. Bunların milletin meseleleri ile ilgili bir programları yok. Engellemek ve yavaşlatmak, gerilim, durdurmak üzerine bir siyaset tarzı tutturmuş gidiyorlar. Bir şey beklemiyoruz, milletimiz yeri ve zamanı geldiğinde takdirini gösteriyor. Bari milletin sevincini gölgelemeyin. Ekonomi sözkonusu olduğu zaman mesnetsiz iddialarla ortaya çıkıyorsunuz. Defalarca izah ettim, devletin resmi rakamlarıyla konuyu ortaya koydum, bu rakamlar ulaşılamayacak rakallar değil, Kamu net borç stokumuz tarihinde ilk kez gerilemeye başladı. 2008 yılının ilk üç çeyreğinde de gerileme devam etti. Borç stokunun GSYİH’e oranına bakacaksınız, 2002 yılında bu oran yüzde 42.9 idi, şimdi ise yüzde 29’a kadar geriledi. Diyoruz diyoruz anlamak istemiyorlar. Ve bunlar Türkiye’nin gerçek resmi rakamları.”

Yaptığımız açılışlardan haberleri yok, hesap soruyorlar

“Estirilmeye çalışılan olumsuzluk havasına rağmen Türkiye umudunu kaybetmemiş. Çünkü biz işimize bakıyoruz. TOKİ konut yetiştiremiyor. Yeni bir ihale yaptık bakıyoruz müracaatlar çok çok fazla. Bu nedemektir, ama biz aynı heyecanla yolumuza devam ediyoruz. Türkiye’nin ekmeğini büyütmeye devam edeceğiz. Yaşanan sıkıntıları da en kısa zamanda aşacağımıza inanıyorum. Yarınlar, bugünlerden çok daha aydınlık olacak. Herkes buna inanmalı. İl il dolaşarak açılış törenleri yapmaya devam ediyoruz. Bize yetişemeyenlerin bundan haberi yok. Haberleri yok açılışlardan. Temeli atılan barajlardan, açılan barajlardan halerleri yok. İftira at tutmasa da iz bırakır mantığıyla siyaset yapıyorlar. Ama benim milletimi inanıyor ki güneş balçıkla sıvanmaz. Milletimize güveniyor ve inanıyoruz, milletimiz de bize inanmaya ve güvenmeye devam edin. Bizler milletimizin hizmetkarı olarak yolculuğumuza devam ediyoruz.”

habervaktim.com

Written by guncelolay

Temmuz 8, 2008 at 12:28 pm

güncel kategorisinde yayınlandı

Tagged with , , , , ,

ADD Genel Sekreteri sahtekâr çıktı

leave a comment »

27 Mayıs darbesinin aktif isimlerinden Suphi Karaman’ın, Atatürkçü Düşünce Derneği Yönetim Kurulu üyesi ve Genel Sekreteri olan oğlu Suay Karaman, doktorası olmamasına rağmen doçent unvanı kullanmakla suçlanıyor.

Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD) resmi internet sitesinin birçok bölümünde Suay Karaman’ın adının önünde “Doçent Doktor” unvanı kullanılıyor. Örneğin 21-22 Haziran arasında gerçekleştirilen genel kurul sonrasında belirlenen yönetim kurulu, internet sitesinden ilan edilirken 3. sırada “Genel Yazman” görevinde “Doç. Dr. Suay Karaman”ın adı geçiyor.

Oysa ki; Gazi Üniversitesi Tapu Kadastro Meslek Yüksekokulu’nda müdür olarak görev yapan Suay Karaman, burada öğretim görevlisi kadrosunda görülüyor. Karaman’ın özgeçmişinde de doktora yaptığına dair hiçbir bilgi yok. Özgeçmişinde Gazi ve Ankara Üniversiteleri’nde yüksek lisans yaptığı görülen Suay Karaman’ın doktorası ise yok.

Suay Karaman’ın ADD’nin internet sitesinde Doçent Doktor titrini ise neye istinaden kullandığı bilinmiyor. Karaman konu ile ilgili sorularımızı cevaplamaktan ısrarla kaçınırken, müdür olarak görev yaptığı Gazi Üniversitesi Tapu Kadastro Meslek Yüksekokulu Sekreteri, “Suay Bey, öğretim görevlisi olarak görev yapıyor. Kendisinin doktorası yok. O yüzden de doçent değil. Yüksekokulumuzda doktorası olan Mehtap Yılmaz hanım var” dedi. Suay Karaman’ın Genel Sekreter olarak görev yaptığı bir başka dernek olan Tüm Öğretim Elemanları Derneği, internet sitesinde de isminin önünde öğretim görevlisi titri yer alıyor.

BABASI ‘27 MAYIS’ÇI SUPHİ KARAMAN
Ergenekon soruşturması çerçevesinde ismi gündeme gelen Suay Karaman’ın, İP Lideri Doğu Perinçek ile 68’liler Birliği Vakfı Genel Sekreteri Merdan Aslan arasında 13 Şubat 2008’de yapılan telefon görüşmesinde adı geçmişti.

Aslan, bu görüşmede yüksek yargı üyeleriyle görüşmelerinin sonuçlarını anlatmıştı. Aslan, Perinçek’in “kim kim gittiniz” şeklindeki sorusunu, “CMOK’un dönem sözcüsü avukat Ayten Aydeniz, Mennan vardı, bir de Ankara’dan Suay da vardı. ADD’den Erkan’la Ali Ercan var” şeklinde cevaplamış ve Görüşmedeki Suay adlı kişinin Suay Karaman olduğu ortaya çıkmıştı.

Suay Karaman’ın babası 27 Mayısçı Albay Suphi Karaman, 1995’te Perinçek’in İşçi Partisi’ne (İP) katıldı. Öldüğü 2004 yılına kadar da İP’de Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüttü. Perinçek, partisinin 7. genel kongresinde Suphi Karaman ismini vererek şu mesajı iletmişti: “Suphi Karaman, bir devrimin önder kadrosunun merkezinde görev yapmıştı. İşçi Partisi de önümüzdeki devrimin merkezinde olacaktır.” 

Hakan Güneş-Vakit

Written by guncelolay

Temmuz 8, 2008 at 6:51 am

AKP davasında olmak isteyen CHP’li

leave a comment »

Son gözaltıları eleştiren Türkiye Barolar Birliği Başkanı ve aynı zamanda CHP delegesi olan Özdemir Özok AKP’nin kapatma davasında olmayı istediğini söyledi

2003 yılında dönemin Cumhurbaşkanı olan Ahmet Necdet Sezer’in Anayasa Mahkemesi üyeliğine atadığı fakat CHP delegesi olduğu için bu görevinden istifa eden Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok, Vatan Gazetesi’nin Pazar ekine verdiği röportajda, AK Parti için açılan kapatma davasının kararını verecek olan üyeler arasında olmayı istediğini söyledi…

Ergenekon operasyonunda gözaltına alınan Sinan Aygün, Mustafa Balbay, Hurşit Tolon gibi isimleri çok yakından tanıdığını söyleyerek, “Hepsi demokrasiye yürekten inanmış, Anayasa, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı, Cumhuriyet’in değerlerini savunan, son derece saygıdeğer insanlar” yorumunu yapan Özok, suçlamalar için de, “Bu suçlamaları yapan insanlar, bunun altından kalkmalı.” dedi…


İşte o röportaj:

Türkiye gündeminde iki önemli dava var. AKP’nin kapatılma davası ve Ergenekon soruşturması… Yabancı gazeteler şu günlerde Türkiye’yi değerlendirirken “siyasi sistemin çöküşe geçmekte olduğu” yorumunda bulundular. Siz bu değerlendirmelere katılıyor musunuz?
Bu çok iddialı bir laf. Yabancıların bu değerlendirmelerinin sağlıklı olduğuna inanmıyorum. Türkiye’nin çok önemli iç dinamikleri var. Türkiye, eksiksiz demokrasiyi kuracak, hukukun üstünlüğüne dayalı hukuk devletini yaşama geçirecek yetişkin bir halka sahip.

Ergenekon kapsamında ilk tutuklananlardan Kuddisi Okkır tahliye edildi. Şimdi ölüm döşeğinde ve belki de hiçbir zaman neyle suçlandığını öğrenemeyecek…
Burada adaletin terazisi çok hassas olmalı. Cezaevine sapasağlam giren bir insanı 11-12 ay sonra ölümün eşiğinde yakınlarına teslim etmenin, hukuk devletiyle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Tutuklama bir tedbirdir, hüküm değildir.

Türkiye’nin saygın isimlerinin Ergenekon kapsamında “terör” suçlamasıyla karşı karşıya kaldıklarını öğrendiğinizde, sıradan bir vatandaş olarak ne hissettiniz?
Tabii ki hayret ettim. Kendileri çok yakından tanırım. Sinan Aygün, Mustafa Balbay, Hurşit Tolon gibi isimler çok saygı duyduğum insanlardır. Kuşkusuz, her insan hakkında birtakım iddialar ve isnatlar olabilir, ama bu kişilere isnat edilen suçlar benim için sürpriz oldu. Bunu Özdemir Özok olarak söylüyorum. Çünkü hepsi demokrasiye yürekten inanmış, Anayasa, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı, Cumhuriyet’in değerlerini savunan, son derece saygıdeğer insanlar.

13 aydır tutuklu bulunan insanlara her geçen gün yenileri ekleniyor. Sizce bu toplumda “Yarın sıra bana gelir mi” diye bir endişeye yol açmaz mı?
Dikkat ederseniz, Türkiye olağanüstü bir dönem yaşamıyor. Bu kararlar, Türkiye’de hukuk devleti kural ve kurumları içerisinde işleyen bir sistemden çıkıyor. Burada önyargılar ve amaçlar olabilir. Ama bu söylendiği gibi bir senaryonun parçasıysa, bu senaryonun parçasına alet olan ve bu senaryoyu yaratan yargıç ve savcılar varsa hukuk devletinde yaptıkları yanlarına asla kalmaz. O yüzden, biz hukukun üstünlüğüne ve yargının bağımsızlığına inanıyoruz. Bunu asla günlük siyasi polemiklerle karıştırmamak lazım.

Gözaltına alınanların çoğu, Cumhuriyet mitinglerini düzenleyen kişiler. Bu bir tesadüf mü?
Gözaltına alınan kişilerin hepsinin çizgisi belli. Ulusalcı, Cumhuriyet’in değerlerine sahip çıkan, özgürlükçü demokrasiden yana olan insanlar. Bu bir tesadüf değil. Ben bu iddianamenin içinde ne olduğunu bilemiyorum. Ama bu arkadaşlarla ilgili iddianamedeki suçlamaların, haklı olup olmadığına hem mahkeme, hem de kamu vicdanı karar verecek.

Kamuoyunda AKP’nin kapatma davası ile Ergenekon’un bir çeşit hesaplaşma olduğu konusunda hakim bir kanı var. Siz ne düşünüyorsunuz?
Türkiye’de devam eden milyonlarca davada, birçok haksız tesadüfler bir araya gelebilir. Bunun da bir tesadüf olduğunu umuyorum. Bu mukayeseyi bir hukuk adamı olarak aklımdan dahi geçirmek istemiyorum.

Sizce, yargının üzerinde bir “siyasi” baskı var mı?
22 Temmuz 2007’de AKP Genel Merkezi’nin balkonundan Türkiye’ye seslenen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı ben her zaman görmek istiyorum. O balkondan, “Yüzde 47 oy aldık, yüzde 53’ün teminatı da biziz. Özgürlük ve demokrasi bizim temel hedefimizdir. Hukukun üstünlüğü, hukuk devleti bu ülkede vazgeçilmez ilkelerdir. Gerçekten Atatürk ilke ve devrimleri bu ülkenin geleceğinin teminatıdır” dedi. Ben bu sözlerinin arkasında durmasını umut ediyor, arzu ediyor ve bekliyorum. Yapılanlar ortada, icraat ortada… Bizim AKP ile bir hesabımız yok, kimseyle bir alıp vereceğimiz yok.

Ergenekon soruşturmasını başlatan Ümraniye’de bir gecekonduda bulanan bombalar, mahkeme kararıyla imha edilerek ortadan kaldırıldı… Şüphelilerin avukatları bu şekilde delillerin karartıldığını iddia ediyor. Sizce de deliller karartılıyor mu?
Bu iddiaya katılmıyorum. Çünkü imha edilen bombalar laboratuvarlarda balistik incelemelerden geçirildi. Bu bombaları muhafaza etmek, emniyet yönünden veya başka nedenlerden dolayı sakıncalı olabilir. Yoksa müsadere edilen her türlü delil, her türlü suç aleti yargılamanın sonuna kadar muhafaza edilmek zorundadır.

Sinan Aygün polisler tarafından götürülürken, “Atatürk’ü sevdiğim için gözaltına alınıyorum” dedi. Bir başkası çıkıp TV’den “Atatürk’ü sevmiyorum” diyor. Toplumda Atatürk ile ilgili bir paronaya mı oluştu?
Sinan Aygün öyle büyük bir haksızlıkla karşı karşıya kalmış ki, bu sözleri bir isyan, bu bir tepki, bu bir karşı duruş. Mustafa Balbay da Türkiye’nin yetiştirdiği önemli gazetecilerden biri. Benim onlara karşı olan bu subjektif yaklaşımın, başkalarının onlara suçlama yapamayacağı anlamına gelmez. Ama tek bir koşulla. Bu suçlamaları yapan insanlar, bunun altından kalkmalı.

Peki savcı iddianamede bu suçlamaların altında kalkabilecek mi?
Göreceğiz… Biz Türkiye’de hukuksuzluğu egemen kılmaya çalışanlara rağmen, hukukun üstünlüğünü ve yargı bağımsızlığını yaşatacağız. Bizim temel yaşam felsefemiz bu…

Daha önceki bir açıklamanızda, “Keşke bu ’AKP kapatma davası hiç olmasaydı’ demiştiniz. Bu ne anlama geliyor?
Sayın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın Anayasa’nın 69., Siyasi Partiler Kanunu’nun 101. maddesine göre anti-laik uygulamalarda odak noktası olmuşsa dava açma hakkıdır, görevidir, yetkisidir. Benim bütün dileğim, iktidarların sandıkla gelip, sandıkla gitmesi. Çoğulcu ve kalıcı demokrasinin temeli budur. Yoksa hiçbir aydın Türkiye’de bir iktidar partisi için kapatma davası açılmasını istemez, düşünemez.

2003 yılında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer sizi Anaya Mahkemesi üyeliğine atamıştı ama CHP delegesi olduğunuz için istifa ederek çekilmiştiniz. Bugün gerçekten kritik karar verecek olan Anayasa Mahkemesi üyelerinden biri olmak ister miydiniz?
Biz siyasetin olduğu yerde bu düşüncelere sahibiz ama kamu vazifemizi yaparken objektif, tarafsız, görevimizi ifa ettik. Yansızlığımızı hep koruduk. Anayasa Mahkemesi üyeliği görevinde kalsaydım CHP ve Anayasa Mahkemesi ve Cumhurbaşkanı haksız yere kendini bilmeyen kişiler tarafından yıpratılacaktı. Bunu gördüm o nedenle istifa ettim. Ama keşke bugün orada bulunsaydım.”

Yargı, darbeye alet de olmaz, boyun da eğmez

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sacit Yıldız, soruşturmayla ilgili olarak “Bu bir hukuk darbesidir” şeklinde bir açıklama yaptı. Siz bu görüşe katılıyor musunuz?
Asla katılamam. Hukuk ile darbe bir arada olamaz. Darbenin hukuku vardır. Ama bizim söylediğimiz evrensel hukuk kurallarının, Türkiye’de yıllardır savunduğumuz hukukun üstünlüğünün darbesi olamaz. Hukuk devletinin kurallarını uygulayan yargıç ve savcı darbe ile yan yana getirilemez. Türkiye’de yargının temel görevinin, hukukun üstünlüğünü ve hukuk devletini yaşatmak olduğuna inanıyoruz. Türkiye’de yargı ne darbeye alet olur, ne de darbeye boyun eğer.

İddianamenin hazırlanmasının bu kadar uzun sürmesi hukuki açıdan doğru mu?
Adil yargılanmanın ön koşullarından biri de seri ve çabuk sonuca varmaktır. Bu soruşturma kuşkusuz hem kamu vicdanında, hem de soruşturmaya muhatap olan insanlarda ciddi kaygılar uyandırmıştır. 5271 sayılı CMK yasasında belirtilen bir süre yok. Ama Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, kararlarında soruşturmanın ve onu izleyen kovuşturma evresinin makul bir süre içerisinde yapılmasını öngörmekte.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi eski Yargıcı Rıza Tüzmen, dört günü geçen gözaltılar ve iddianamenin geç hazırlanmasının insan haklarına aykırı olduğunu söyledi. 12-13 aydır süren bir soruşturma var. Bu nedenle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bir dava açılabilir mi?
Olabilir tabii. Ölçülülük ilkesi burada tartışılabilir. Makul süre önemli… Şimdi bütün bunların cevabı iddianamenin somut sonucuna göre söylenebilir.

Adalet tarihinde dikta rejimleri hariç iddianamesinin hazırlanması bir yıldan fazla süren başka bir soruşturma var mı?
Ben hatırlamıyorum… Şimdi yapılan işe bakacağız. Yapılan işin boyutuyla ortaya çıkarılan sonuç birbiriyle örtüşüyor mu, örtüşmüyor mu hep beraber göreceğiz. Ama şimdi birilerinin yaptığı gibi yargıyı, bu soruşturmayı yapan insanları önyargılı bir şekilde itham edemeyiz. Bu bize yakışmaz.

Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı, daha önce hiç 2 bin 500 sayfa iddianame incelemediğini söylüyor…
Sanıyorum kendisi daha 40 yaşında… Sıkıyönetim mahkemelerinde bulunduğum zamanlarda 200-300 sayfalık, Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nde bin sayfalık, örgüt davalarında 500 sayfalık iddianameler hatırlıyorum. 37 yıldır avukatlık yapıyorum, ben de 2500 sayfalık iddianame görmedim. Ama 10 bin sayfalık iddianame de olur. Bunun her satırı, hukuki olmalı. Her satırında, suçlu okurken, “Hakikaten de biz ne yapmışız” demeli. Ama onu okuyan “Allah’tan kork, ben bunu yapmadım, biraz izan, insaf” dedi mi, o iddianame iddianame değildir.

Bu kadar çok sayfalı bir iddianame ne kadar sürede incelenebilir?
2500 sayfa bir iddianameyi hakkını vererek incelemek istiyorsan, 15 gün boyunca sabah 09.00 akşam 17.00 mesai yapmak gerekir.

Ergenekon soruşturmasıyla yapılmak istenen, bir terör örgütünü çökertmek mi, yoksa AKP iktidarına en sert muhalefeti yapan blok mu tasfiye ediliyor?
AKP’ye yapılan bir muhalefeti etkisiz hale getirecek bir yargıcı, bir savcıyı Türk yargı yaşamında düşünemiyorum. Aklımın kenarından bile geçiremem. Bütün savcıların ve yargıçların objektif, ulusal değerleri, hukukun üstünlüğünü, hukuk devletini ve yargı bağımsızlığını hedeflediğini umuyorum, bekliyorum ve öyle olacağını varsayıyorum. Bir defa “AKP’nin muarızlarını ben susturacağım” diye bir savcı ortaya çıkmışsa Türk yargısı adına bundan daha büyük bir felaket olamaz. Cumhuriyet değerleri kendisine teslim edilmiş olan hiçbir savcı, “AKP’nin muarızlarını yok edeyim” diye yola çıkamaz. Çıkmamalıdır. Böyle bir düşüncenin bile Türkiye’de egemen olduğunu kabul etmeme imkan yok.

(Vatan)

Written by guncelolay

Temmuz 7, 2008 at 2:03 pm

güncel kategorisinde yayınlandı

Tagged with , ,